Başlangıçta gerek Atina’da gerekse Sparta’da yurttaşlığın öncelikli temel koşulu, belirli bir soya (genos’a) ait olabilmekti. Ancak Atina’da soy bağlarının yerini deme bağları aldıkça bu ön koşul önemsizleşmiş, daha çok özgür olma koşulu..
Başlangıçta gerek Atina’da gerekse Sparta’da yurttaşlığın öncelikli temel koşulu, belirli bir soya (genos’a) ait olabilmekti. Ancak Atina’da soy bağlarının yerini deme bağları aldıkça bu ön koşul önemsizleşmiş, daha çok özgür olma koşulu öne çıkmıştır denebilir.
Burada özgürlük, köle olmamakla sınırlı değildir. Çünkü örneğin metoikos’lar köle olmadıkları hâlde, özgür bir sınıf olmalarına karşın, yurttaşlık haklarını kazanamamışlardır. Yunan’da hem kişileri hem de polis’leri nitelemesi bakımından özgürlük sözcüğü bir anlamda başına buyrukluğu, özellikle bir başkası için çalışmak zorunda olmamayı, yani efendisizliği işaret etmektedir. Bu anlamda, Yunan uygarlığı, özgürlük ile zorunluluklar dünyasını birbirinden ayıran bir vasfa sahiptir.
Köleler, bir efendiye ait bir mal ya da canlı bir araç kabul edildiğinden, hâliyle “insan” kategorisi içinde değerlendirilmez ve özgürlük sözcüğüyle ilişkilendirilmezdi. Özgürlüğün nitelediği şeyin “insan” olması gerektiği açıktır. Yurttaş insandı, çünkü köle insan değildi. Metoikos’lar ise çalışan sınıflardı. Ticaretle ya da zanaatlarla uğraşıyorlardı. Üstelik edindikleri, biriktirdikleri servet her an polis tarafından şu ya da bu bahaneyle el konulabilir bir servet durumundaydı.
Onlar da özgürlük değil, zorunluluk alanına aittiler. Kadınların özgürlük açısından durumu da bu kesimlere benzer. Bir yandan köle değildirler ve hatta ev kölelerinin üstünde, onları çekip çevirmekle görevli olduklarından bir tür efendidirler ama aynı anda kendileri evin efendilerine, yani kocalarına bağımlıdırlar. Bir yandan metoikos değildiler ama öte yandan, temel işlevleri çalışmak, yönetmek ve üret mek, özellikle de soyu yeniden üretmektir. Bu hâliyle kadın tam bir özgürlüksüzlükle maluldür. Çünkü tümüyle zorunluluklar alanına aittir. Bu alana Yunan dünyasında oikos, (hane) alanı denir (Ekonomi sözcüğü de buradan gelir).
Ekonomi: Bu sözcük Yunanca oikos (hane) ve nomoi (yasalar) sözcüklerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Oikonomoi, yani hanenin yasaları, ev yönetimi, zorunluluklar alanının, malların ve servetin yönetimi.
Oikos ya da zorunluluklar alanı Yunanlı için insanın maddi ihtiyaçlarının karşılandığı alandır. Ancak bu alan, insanın insan olabilmesi için gerekli/zorunlu temel koşulların sağlandığı düzlem olsa da bu alanda yer alan insanın herhangi bir canlı varlıktan bir bakıma pek bir farkı da yoktur.
Oysa insanı, herhangi bir hayvandan, herhangi bir başka insandan, örneğin bir Persliden, Yunancadan başka bir dil konuştuğu için barbar olarak nitelenen bir Persliden ayıran şey, öncelikle bu zorunluluklar sisteminden özgürleşmesi, ona tabi, onun tutsağı olmaktan çıkmasıdır. Bunu mümkün kılan ise polis’in varlığıdır. O hâlde tam bir insan ancak bir yurttaştır.